Alo!.." dedi kızım.
Sesi öyle halsiz geliyordu ki, ağlamaklı...
"Yavrum..." dedim, "rahatsız mısın?"
"Baba" dedi, yutkundu, bir müddet durdu.
Heyecanlandım, korktum. "Söyle yavrum" dedim, "Bir şey mi oldu?"
"Bankamatik para vermiyor, limit bitmiş" dedi, devam etti: "Bana bir 20 lira gönderebilir misin?"
Elim ayağım tutmaz oldu, koltuğa yığıldım... "Tabii yavrum" dedim, "yarın gönderirim, sen üzülme."
"Teşekkür ederim babacığım" dedi, telefonu kapadı.
Yüksek okulda okuyordu kızım ve "bir 20 lira gönderebilir misin?" diyordu, sadece 20 lira...
İnsanlığımdan utandım, baba oluşumdan utandım.
Elimin tersiyle yanaklarımdan akan gözyaşlarımı sildim, hanımım görmesin diye...
20 lira lazımdı bana, ama nereden bulacaktım...
Yüzümü yıkamak için banyoya girdiğimde, gözüm nişan yüzüğüme takıldı, bir an umutlandım.
İşte 20 lirayı bulmuştum...
Tanıdığım sarrafa gittim, daha önceden parmağımdan çıkardığım yüzüğü, ihtiyaçtan sattığımı belli etmemek için, gülümsemeye gayret ederek uzattım...
"Parmağıma bol geliyor da..." dedim.
Sarraf tarttı, "18,5 lira" dedi. "Yenisini mi alacaksın, yoksa bozayım m?" diye de ilave etti...
Ben "20 lira" dedim. Anladı sarraf, "tamam 20 lira vereyim".
Yüzüme öyle bir bakışı vardı ki, bir buçuk lira sanki sadaka, sanki fitre, sanki yardım içindi...
Hiçbir şey demedim, parayı aldım.
Kızım, yavrum geldi gözümün önüne, "baba" diyordu, "bir 20 lira gönderebilir misin?"... 20 lira tamamdı da, gönderme işini nasıl yapacaktım? Keşke 25 lira deseydim, diye düşündüm...
Devamlı takıldığım lokale çıktım, çaycı çocuk ortalığı temizliyordu, kimsecikler gelmemişti.
"Ahmet" dedim, "bir kâğıt, kalem ver". Aldığım kâğıda kızımın adını, adresini yazdım. "PTT'ye git, bu adrese şu 20 lirayı yatır, ücreti ne ise gelince öderim" dedim.
Çocuk 20 lirayı ve kâğıdı aldı gitti...
Ben de lokalden kaçtım!..
O gece yatakta sabaha kadar döndüm durdum.
Bir türlü uyku girmiyordu gözüme. "Al diyordu" sarraf, "Sadakam olsun zavallı memur..." Ben 24 yıllık vergi memuruyum.
Bakkaldan, kasaptan, kısacası esnaftan borç para alamam.
Banka kartımın limiti doldu...
Fırından o ekmeği alırken, kasada duran arkadaşa "10 ekmek oldu, 13 ekmek oldu" derken, ne çektiğimi ben bilirim.
Bir sigara almak için yanında da iki makarna alırken ne çektiğimi de.
O yirmi lirayı kızıma kaç gün yeteceğini, o yirmi lirayla kızımın kaç simit alabileceğini ben bilirim...
Devletimi çok seviyorum, memleketime canımı veririm, bunlara sahip çıkmamız gerektiğinin bilincindeyim.
Bir fırtına yaşıyoruz, fırtınalar hiçbir zaman denizi sevmemizi engelleyemez.
24 sene dayanmışım, biraz daha dayansam ne çıkar?..
20 lira ne ki, işte buldun ve bütün dertlerin bitti...
"Baba bana bir 20 lira daha gönderebilir misin?"
Gönderirim kızım, gönderirim, ama nişan yüzüğüm de yok artık, hem saatim para etmez ki...
Beni üzen, kahreden, dairede çalışırken borçlu bulunduğum esnafın para yatırmaya geldiğinde, yanıma uğrayıp "20 lira yatıracağım diye üzerime o kadar almışım, 45 milyon çıktı, varsa bana bir 25 lira verebilir misin, dükkâna gelince veririm" demeleri.
Ama ne olursa olsun, gazetelerin yazdığına göre, 2,3 oranında zam varmış, bu da eder on lira.
Allah razı olsun, bir kilo eti kurtardık.
Belki de kızıma gönderirim, simit alır, bol, bol yer.
Sayın Bakanım, babalık yapamıyorum, bu beni kahrediyor, içten içe yiyip bitiriyor.
Kızım da işin bilincinde, o da orada kahroluyor.
Nasıl bir gençlik yetiştiriyoruz?
Bu vatanı kimlere teslim edeceğiz; geleceğimiz bitiyor.
Sizden bakanım olarak bir istirhamda bulunmak istiyorum; Allah rızası için, evinizde, koltuğunuzda otururken, çocuğunuzun veya torununuzun yüzüne bir bakın, size elini uzatıp "bana bir 20 lira verebilir misin" dediğini düşünün.
Düşünmezsiniz bilirim.
Bir de beni düşünün, kızımı düşünün...
Yalnızca düşünün yeter!..
İsmi mahfuz bir memur
..alıntı..