Hayatla oynama çocuğum; düşün öldürmeden, öldürmeye karar vermeden önce. İstediğin zaman katil olabilirsin ama istediğinde masum olamazsın. Bir canlıyı öldürebilirsin ama bir ölüye can veremezsin. Canın çektiği zaman hapse girebilirsin ama canın çekti diye dışarı çıkamazsın. İstersen kirlenirsin ama her lekeyi temizleyemezsin.
Hayatla oynama çocuğum; hayatı bugünden ibaret sanma. Hayat dediğin değişir. Aslında sen de bilirsin her şeyin değiştiğini. Mesela kendini düşün. Daha dün, “bir an önce sakalım çıksa da hava atsam” diye geçiriyordun aklından, bak bugün ne kadar da hızla uzuyor yüzündeki o kıllar. Bu defa da kesmekle başedemiyorsun.
İnaçların değişir. Bugün doğru bildiğin şeyin yarın o kadar da doğru olmadığını anlarsın. "O zaman ne kadar da cahilmişim!" diye gülersin kendine. Ama bunları düşünüp gülebilmen için yaşaman ve geri dönmenin mümkün olduğu bir yerde bulunman gerekir. Unutma, ölümün çaresi yoktur sadece.
Dostların değişir; tabii düşmanların da.. Bugün dost bildiklerinin aslında sana pek de öyle dost olmadığını görürsün. Öte yandan aslında dünyada hiçkimsenin düşmanın olmayabileceğini de... Ya da bugünkü dostunun asıl düşman, düşmanın asıl dostun olduğunu. Ama bunları anlaman için önce hayatta, masum ve özgür olman gerekir.
Hayatla oynama çocuğum. Kimsenin hayatıyla oynama. Döktüğün ya da dökmeyi göze aldığın o kan öyle çıkmaz bir lekedir ki, hiçbir temizlik malzemesinin gücü yetmez arıtmaya. Keşke pişman bir katilin hücresinde kendisiyle baş başa kaldığında aklından geçenleri bilebilseydin.
Öyle herşeye kolay inanma çocuğum. O reislerin, abilerin, "serok"ların, hocaların, şeyhlerin sana bir emir verdikleri zaman onu kendilerinin yapmasını iste mesela. Bakalım yapabilecekler mi?
Kendini dört yanın düşmanla çevrilmiş gibi hissettiğinde, şehrin dışına çık şöyle bir... Doruğu bulutlarla dans eden dağların heybetine bak. Uzanıp giden bozkırın sonsuz genişliğine bak. Ömrünü kimseyi öldürmeden bitiren ağaçların bir müjde verir gibi çiçek açışına, kimseden bir şey beklemeden meyve verişine bak. Kıpır kıpır devinen masmavi denize bak. İnsanın doymak bilmez açgözlülüğüne bereketiyle karşılık veren toprağa bak. Hiçbir yere çıkamıyorsan kaldır da başını gökyüzüne bak; onun sana vaat ettiği sonsuz özgürlüğe bak.
Kitaplara fazla inanma çocuğum; o gazeteci - yazar abilerinin her gün köşelerinden üzerine üzerine kustuğu paranoyalara kapılma. Onların geçim kapısıdır paranoya ticareti. “Biz bu kadar tehlikedeysek, siz de bunu bu kadar iyi biliyorsanız siz ne duruyorsunuz?” de mesela. Bakalım kuruldukları köşelerinden kalkabilecekler mi?
Hayatta hiçbir şeyin kolay cevabı yoktur çocuğum. Sana reçete sunanlara inanma. Onlar kocakarı ilacıdır en yararsızından. Kocakarı ilacı bile değil zehirdir hatta, kanına işler, farkında bile olamazsın. Basit bir matematik problemini bile çözmekte zorlanırken birden hayatın anlamını kavradığını hissettiren adamlara kanma. Onlar işin püf noktasını bilirler; o kitapları yazarken kaç baskı yapıp ne kadar kazanacaklarını hesaplar onlar sadece...
Hayatla oynama çocuğum, hayatını zindan etme. Zindana düşünce anlarsın ancak sokaklarda başıboş yürümenin değerini. Etrafa baktığın zaman bir duvardan başka şeyler de görebilmenin değerini. Sabah sevdiklerinle kahvaltı yapabilmenin sıcaklığını... Oraya düşünce anlarsın ancak günlerin yıl, saatlerin gün, dakikaların saat kadar yavaş geçtiğini. Ama senin bu yavaşlığın tersine büyük bir hızla yaşlandığını...
Hayatla oynama çocuğum. Öldürdün, bak hepimiz daha kirliyiz şimdi; daha günahkâr, daha zalim. Sen cana kıydığın için; o çok sevdiğin büyüklerin teşvik ve azmettirdiği için; biz de seni onların eline bıraktığımız için... Uğruna gırtlak kestiğin, kurşun sıktığın Allahın huzuruna çıktığında o öldürdüklerinin affına sığınmaktan başka da çaremiz yok aslında.
Hayat değişir, insanlar, fikirler, saflar değişir. Bir gün birine yakın hissedersin kendini bir gün bir başkasına. Devrim için yola çıkarsın. Belki bu yolda ölmeyi öldürmeyi göze alırsın bir bakarsın devrim diye bir şeye aslında gerek de yokmuş. Tanrı için öldürdüğünü sanırsın, ama öldürmekle aslında tanrının en önemli eserini öldürdüğünü anlarsın zamanla.
Kahramanlara fazla inanma çocuğum. Kahramanlığa özenme. Hayal üründür hep Süpermenler, Polatlar... Yine de amacın kahramanlıksa eğer, unutma; yaşatmak en büyük kahramanlıktır. Hem hepiniz kahraman olmaya kalkarsanız hangi birinizi besleyeceğiz biz?
"Hayat"la oynama çocuğum, hayatınla oynama. Kimsenin dolduruşuna gelme; gaza gelme, saza gel. Saz çalmayı öğren mesela. Bu hayatın sekiz notaya bile ne sonsuz bir ezgi sığdırabildiğini düşün de kendi sesinden başka sese tahammül edemediğin için utan...
Alıntı..