TÜRK KAHVESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TÜRK KAHVESİ

KARDI YAĞDI...YAĞMURDU AKTI..SONRA TOPRAĞA KARIŞTI KURUDU DE..SOLDU DE..NE BİLEYİM İŞTE..KISACA ÖLDÜ DE...
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
» ôîòî ìîäíû÷ ï
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPerş. Ağus. 04, 2011 3:48 am tarafından Misafir

» When the first Whirlpool Duet album was released in December 2001
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPaz Tem. 31, 2011 2:13 am tarafından Misafir

» TRAMADOL purchase fedex
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyC.tesi Tem. 30, 2011 9:12 pm tarafından Misafir

» cod delivery overnight clomid
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyÇarş. Tem. 27, 2011 7:30 am tarafından Misafir

» Evet en iyi avatar kimde
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyC.tesi Ara. 12, 2009 12:02 pm tarafından Misafir

» Ruh hali
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPaz Haz. 07, 2009 8:55 pm tarafından .Climbed.

» RADYO ACTİVE ETMEK İÇİN TIKLAYINIZ
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPaz Haz. 07, 2009 8:42 pm tarafından .Climbed.

» Şu an ne dinliyorsunuz?
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyCuma Haz. 05, 2009 10:47 pm tarafından PeRiLiCe

» En sevdiğiniz bayan ve erkek isimleri nelerdir?
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyCuma Haz. 05, 2009 10:23 pm tarafından PeRiLiCe

» hırs üzerine bir çözümleme
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyCuma Haz. 05, 2009 8:04 pm tarafından Didi

» Aşkla Baş Edecek Gücün Yoksa Aşık Etmeee!
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyCuma Haz. 05, 2009 4:13 pm tarafından gizem_den

» BİR AYRILIK GÜNÜNDE
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPerş. Haz. 04, 2009 10:30 pm tarafından SiMaRiK

» Tamam Gidiyorum...!
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyÇarş. Haz. 03, 2009 1:49 pm tarafından gizem_den

» kabağın sahibi vardır elbet
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptySalı Haz. 02, 2009 9:41 pm tarafından Didi

» yalakalık üzerine
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptySalı Haz. 02, 2009 9:21 pm tarafından Didi

» Para Her Kapıyı Açar mı?
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPtsi Haz. 01, 2009 8:54 pm tarafından BiLLuR

» susuyorum...
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPaz Mayıs 31, 2009 11:08 pm tarafından SEPYA

» komik şiir (tezatlık)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPaz Mayıs 31, 2009 11:04 pm tarafından SEPYA

» gizlice..
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPaz Mayıs 31, 2009 10:57 pm tarafından SEPYA

» metrekareye düşen mermi...
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPaz Mayıs 31, 2009 10:51 pm tarafından SEPYA

» 2009 Dünya GüzeLLik yarışması adayLarı
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyC.tesi Mayıs 30, 2009 11:44 am tarafından SiMaRiK

» Aşka Meylin Nedendir
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyC.tesi Mayıs 30, 2009 10:40 am tarafından impassive

» Hangi süper güce sahip olmayı isterdiniz?
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPerş. Mayıs 28, 2009 10:41 pm tarafından kayısı_cicegi

» F.WILHELM NIETZSCHE
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPerş. Mayıs 28, 2009 10:34 pm tarafından kayısı_cicegi

» Şehre Hasret
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyCuma Mayıs 22, 2009 8:45 am tarafından astakoz

En iyi yollayıcılar
Ekselanss (1504)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
BiLLuR (1500)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
Serap (1364)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
sandy (1289)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
impassive (1238)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
Didi (1139)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
Mavis (811)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
SEPYA (777)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
Phoenix_u (733)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
SiMaRiK (692)
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcapMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_voting_barMUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap 
Istatistikler
Toplam 300 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: PeRiLiCe

Kullanıcılarımız toplam 15216 mesaj attılar bunda 4017 konu
Anket
Hangi süper güce sahip olmayı isterdiniz?
Karşıdaki insanın aklını okumak
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap36%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 36% [ 5 ]
Görünmez olmak
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap0%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 0% [ 0 ]
Zaman içinde yolculuk etmek
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap7%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 7% [ 1 ]
Geleceği görmek
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap0%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 0% [ 0 ]
İnsanları iyileştirmek
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap21%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 21% [ 3 ]
Zamanı durdurmak
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap7%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 7% [ 1 ]
Uçmak
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap14%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 14% [ 2 ]
Ölümsüz olmak
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap7%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 7% [ 1 ]
Diğer
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_lcap7%MUSTAFA 2008 FİLM İZLE I_vote_rcap
 7% [ 1 ]
Toplam Oylar : 14
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma

 

 MUSTAFA 2008 FİLM İZLE

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
SiMaRiK
SiteSahibi
SiteSahibi
SiMaRiK


Erkek
Mesaj Sayısı : 692
Yaş : 46
Nerden : Nereye
Ruhsal Durumunuz : MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Hosgor10
Reputation : 6
Kayıt tarihi : 28/08/08

MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Empty
MesajKonu: MUSTAFA 2008 FİLM İZLE   MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyÇarş. Ara. 10, 2008 11:57 am

MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Mustafa_afis






BÖLÜM -1-









~ Yahoo ~













BÖLÜM -2-









~ Yahoo ~







BÖLÜM -3-









~ Yahoo ~







BÖLÜM -4-





~ İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN ~






Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://caglar.benimforum.org
SEPYA
Moderatör
Moderatör
SEPYA


Kadın
Mesaj Sayısı : 777
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 14/10/08

MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Empty
MesajKonu: Geri: MUSTAFA 2008 FİLM İZLE   MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyC.tesi Ara. 13, 2008 12:15 am



(herşeyden önce bu filmi izleme olanağı verdiği için site sahibimiz Çağlar'a tskr ler. aşağıda oldukça ilginç bulacağınızı umduğum bir yorumu paylaşmak istedim.)

Prof. Mehmet Kerem

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümü



Can Dündar'ın belgeseli ******'ün kişiliğine ve O'nun kişiliğinde var olmuş Türk milletine karşı girişilen en kapsamlı psikolojik saldırı örneğidir. Bu nedenle belgeselin yarattığı asıl tahribatın da bu psikolojik cepheden geleceğini görmemiz gerekiyor. Ama nasıl? Can Dündar'ın siyasi referansının tümüyle Şeriatçılar olduğunu görmüştük.


...

Pavlov'un köpekleri ve Milli refleksin kırılması



İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümü profesörü Mehmet Kerem Doksat şöyle açıklıyor:

"Bilirsiniz, ünlü Rus fizyolog Pavlov, köpeklerine et verirken bir yandan zil çalınca ve bunu defalarca yapınca, bir süre sonra eti görmeden de zil sesini işitince hayvanın salyası akmaya başlar. Bu şartlı reflekstir: Hayvanın tabiatında olmayan bir uyaran (zil sesi), onu tabiatında olan eti görmüş gibi heyecanlandırmaktadır. Ama eğer sürekli olarak zil çalıp hiç et göstermezseniz, bir süre sonra bu şartlı refleks söner; devamının tesisi için arada et de gösterilerek pekiştirilmelidir.

Bir gün Pavlov'un enstitüsünü su basar. Köpeklerin bir kısmı boğulur bir kısmı da günlerce terörize olur çünkü ölümden zor kurtulmuşlardır. Kurtarılabilenler tekrar enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar, köpeklerde tık yok! Şu müthiş sonuca varır: Ağır travmalar, şartlı refleksleri ortadan kaldırır. İnsanı veya hayvanı en doğal, en ilkel hâline geri döndürür.


Pavlov'un köpeklerindeki gibi, bu kadar ağır travmalarla şartlı reflekslerimiz (millî duygularımız ve tepkilerimiz) kırılıyor.


Volkan'a göre ****** babasını küçük yaşta kaybedip ilk bunalıma giriyor. Ondan sonra annesi başka bir adamla evleniyor ve eve gelen bu adamla birlikte bunalım kökleşiyor. Bunun temelinde ise Mustafa'nın annesine olan "odipal bağlılığı" var! Aslında Can'ın belgeselindeki temel ve örtük mesaj da bu.

****** denilen adam sözde bizim atamız, yani bir anlamda hepimizin babası ama aslında onun babası yok!

Nitekim Can'ın belgeselinde ikide bir Mustafa'dan "yetim" olarak sözediliyor!

Ve yine Mustafa'nın annesine darılması anlatılıyor belgeselde, çünkü ******'ün anası, yani bizim o başörtülü gülümseyen fotoğrafından hatırladığımız Zübeyde Hanım, "eve başka bir erkek getiriyor"!

Evet, belgeselde anlatılan dil aynen böyle, ortada Zübeyde Hanım'ın "yeniden evlenmesi"ne değil "eve yeni bir erkek getirmesi"ne vurgu var!

Farkındaysanız tez Vamık Volkan'dan aktarılma olduğu gibi.

...

Peki Can buradan nereye varmaya çalışıyor?

******'ün aslında çocukluğundan itibaren sorunlu biri olduğuna.

Nitekim belgesel boyunca ******, mutsuz, yalnız, bunalımlı bir tip olarak çizilmiş.

Ancak bunlar anlık ya da dönemsel melankoliklikler değil. ****** çocukluğundan ölümüne derin bir melankoli içinde gösteriliyor.

******'ün sürekli içki ve sigaraya olan düşkünlüğü de örtük başka bir mesajı veriyor: Mustafa sadece annesine karşı odipal bir bağlılık içinde değildir aynı zamanda oral bir kişiliğe sahiptir!

Şimdi bu iki kavrama bakalım.

Birincisi Freud'un "odipus kompleksi" olarak bilinen ve çocuğun anneye olan bağlılığını cinsel bağlılıkla açıklayan teori.

İkincisi ise yine Freud'un çocukluk evrelerini ayırdığı ilk evre olan "oral evre", yani ağız bağlılığı.

Mesela çocukların iki yaşına kadar anne memesine olan bağlılık dönemi..

İşimiz elbette psikoloji tartışmasına girmek değil, Freud'un kavramlarını tartışmak da değil. Ama bu kavramlar ****** için neden kullanılıyor onu tartışmak.

Her iki kavram da Vamık Volkan'ın kitabında ******'ün kişiliği olarak konuluyor.

Şöyle ki:

****** annesine olan aşkının yerine vatanı koyuyor.

Nitekim "büyük validemiz" diye söz ettiği vatana olan aşkı aslında anasına olan aşkıdır!

Yine ana memesine olan hasretini de rakı kadehi ve sigara ile gidermektedir!

Can, belgeselinde bunları çok açıktan dillendirmemiş ama anlaşılan o aşama için vakit henüz erken diye düşünmüş. Yine de Can, Vamık Volkan'dan esinlendiğini iddia ettiğine göre çok yakında o meselelere de geleceği kesin.

...

Aslında Can'ın geveleyip de söyleyemediği şeyin ne olduğunu az çok anlayabiliyoruz: Herhalde Mustafa'dan sonra sırada Zübeyde belgeseli var.

O zaman tabularla mücadele eden Can Dündar'dan bir dahaki belgeselinde yine Şeriatçıların Zübeyde Hanım hakkındaki yalanlarını gerçekmiş gibi sunmasını bekleyebiliriz.

Şeriatçılar ne derler ****** için?

Veled-i zina!

Yani piç!

En son Refah Partisi'nin bir milletvekili bu lafı etmiş sonra da yurtdışına kaçmıştı.

Ama Can Dündar'ın belgeselinde faydalandığı Şeriatçıların temel tezidir bu.

Onlar ******'ün annesinin aslında bir fahişe olduğunu ve Selanik genelevinde çalıştığını yayarlar.

Hatta uydurma bir de belge basar dururlar.

Peki böyle bir gerçek var mıdır?

Elbette bütünüyle uydurmadır ama insanları bir yalana inandırmak da mümkündür.

Zaten Can'ın misyonu da budur.

Belgesel boyunca Şeriatçı yalanları gerçekmiş ve hatta belgeymiş gibi sunmamış mıdır?

...

Kısacası uyanık olmak gerekmektedir ve bu belgesel türü saldırıların sonunun nerelere kadar gideceğini iyi öngörmek gerekir. Aslında mesele son derece basittir. Batılı emperyalistler yok etmek istedikleri uluslara saldırırken o ulusların önderlerinden başlarlar işe. Çünkü ulusal bütünlüğü sağlayan ulusal önderdir.

Bunu gayet iyi bilen emperyalistler bu noktada psikoloji bilimini de yardıma çağırırlar.

İşte Vamık Volkan bu tür bir psikiyatristtir.

Kendisi Kıbrıs Türküdür ama Amerika'nın hizmetindedir.

Çok uzun yıllardır ABD başkanlarının psikiyatri danışmanlığını yapmaktadır.

CIA için çalışmaktadır.

Görevi ise aslında bilimsel bir çalışmadır.

Vamık Volkan, ABD'nin bölmek, parçalamak ve yutmak istediği coğrafyalarda yaşayan uluslarla ilgilenir.

O ulusların psikolojisini inceler.

Ve "uluslar nasıl birbirini boğazlamaz"ın teorisini geliştirir.

Yani görünürdeki amaç etnik kinleri, nefretleri incelemek, onları ortadan kaldırmaktır

Mesela Ermenilerle Türkler arasında ulusal bir düşmanlık mı var, orada Vamık girer devreye ve bu düşmanlığın kökenlerini inceler.

Peki inceleme dediğimiz şey nedir?

Burada izlenen yol ulusal ya da etnik düşmanlıkların ortadan kaldırılması değil, ABD'nin tehdit olarak gördüğü ulusların ulusal bilinçlerinin, tarihlerinin ve benliklerinin sorgulanması, aşındırılmasıdır.

Kısacası milli duygunun yok edilmesidir etnik psikiyatrinin görevi.

....

İşte bizi ilgilendiren şey de budur.

Bir ulusun ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve refleksini nasıl yok edersiniz?

Bunun denenmiş , sınanmış bir yöntemi vardır, o ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız.

Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız.

Mesela Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar?

O zaman onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını göstermek gerekmektedir!

Ya da Türkler atalarını, yani ******'ü çok mu yüceltiyorlar?

O zaman onlara ******'ün ne kadar sıradan biri olduğunu gösterin.

...

Farkındaysanız son on yıldır tam da böylesi bir dönemden geçiyoruz.

Sözde demokratlık, tartışma kültürü adına neyi tartışıyoruz ve bizden neyi kabul etmemiz isteniyor?

Diyorlar ki siz soykırımcı bir milletsiniz!

Ermenilere soykırım uyguladınız.

Biz diyoruz ki hayır uygulamadık!

O zaman uyanık emperyalist diyor ki: Tamam madem uygulamadınız, bunu hemen reddetmeyin, tartışalım, öyle bir sonuca varalım.

Size mantıklı geliyor, nasılsa biz suçsuzuz, tartışmadan galip ayrılırız diyorsunuz.

Ama tartışma masası kurulduğunda hiç de ortada eşit bir tartışma şansı olmadığını görüyorsunuz.

Bir bakıyorsunuz, tüm televizyonlar, gazeteler, aydınlar sizin Ermenileri katlettiğinizi yaymaya başlıyor.

Kanıtları var mı?

Elbette yok!

Ama yalan bir kez yayıldı mı ve yalanı söyleyenlerin sayısı çok oldu mu, gerçeğin sesi çıkmaz oluyor.

Hayır diyorsunuz, gerçekleri bir de biz anlatalım.

Ama anlatamıyorsunuz, çünkü tüm propaganda kanalları size kapatılmış.

İşte o zaman anlıyorsunuz tartışmaya açmak denilen tuzağı.

Çünkü bu sürecin sonunda, ulusal gururu ve hassasiyetleri yüksek insanlar bile "acaba" demeye başlıyor!

Acaba gerçekten Ermenileri biz mi katlettik?

Yani ulusal benlikte ilk kırılma yaşanıyor...

....

Psikolojik harbin etkisi çok büyük bir hızla bu şekilde yayılıyor.

Sonra sıra Kürtlere geliyor!

Sizden tartışmanızı istiyorlar.

Tartışma başlıyor ve yine kaybediyorsunuz...

...

Bir düşünelim son dönemde neleri tartışmaya açtırdık ve neredeyiz.

Bugün Misak-ı Milli'yi pek önemsemiyoruz.

Kırmızı çizgileri umursamıyoruz.

Türk dilinin önemi kalmamış.

Bu ülkede federasyon da olabilir.

Ermenilerden özür dileyebiliriz.

Kürtlere biraz toprak verebiliriz..

Kısacası ulusal varlığımıza ait hayati her alanda ve konuda kaybetmiş durumdayız.

...

Peki sıra neye geldi?

Sıra ******'e geldi.

Çünkü önemli olan ulusal önderi yok etmektir.

O halde tüm önderlere yapılanı ******'e de yapalım.

O'nun ne kadar zalim bir diktatör olduğunu tartışalım.

O'nun aslında zaafları olduğunu tartışalım.

Hatta O'nun anasını bile tartışalım.

Evet, emperyalistlerin gündeminde bu vardır.

Tartışın diyorlar biz sizin atanızın anasını tartışmak istiyoruz!

Sonra?

Sonra da sıra sizin ananıza gelecek!

Hepinizinkine gelecek!

....

Ondan sonra Can Dündar çıkıyor ağlamaklı, diyor ki tamam tartışın benim belgeselimi ama biraz insaflı olun, önce izleyin sonra eleştirin!

Acıyacaksınız nerdeyse adama.

Sonra dört bir koldan saldırıyorlar; korkacak ne var ki, izleyin önce, inanmazsanız inanmazsınız!

İsterseniz eleştirin!

...

İşte asıl psikolojik harp cephesi de burada kuruluyor!

Yıllar öncesine gidiyorsunuz...

Mondros imzalanmış.

Sonra düşman askerleri İstanbul'a çıkartma yapmaya başlıyor.

Milyonlarca Türk sadece izliyor!

Demek ki önemli olan ilk adım, işgali izlettirebilmekmiş!

Ama aynı zamanda bir de masa!

Tartışacaksınız.

Tartışma masasında bizim sadrazam emperyalistlere yalvarıyor, biraz acıyın diye.

Peki izleyerek, tartışarak nereye varabilirsiniz?

...

Emperyalistler aslında şu anda beyinlerimize ve yüreklerimize yüzyılın çıkartmasını yapıyor.
...

Ya şu Can'ın belgeseli?

Sizce daha büyük bir çıkartma değil mi?

...

Çıkartma sürerken iki tavır var alınacak.

...

İzlersiniz!

Her şeyi!

Ya da ilk kurşunu atan Hasan Tahsin olursunuz.

Hasan Tahsin'e kadar bu ülkede düşmana hiç kurşun atılmadığını bilmek ne kadar utanç verici aslında!

Peki Hasan Tahsin'i ne kadar tanıyoruz?

Hasan Tahsin'i Hasan Tahsin yapan nedir?

"İlk kurşun"dan önce de kurşun atmıştır Hasan Tahsin.

Tarihin garip cilvesi Hasan Tahsin Avrupa'dadır ve bir filme gider.

Filmde Türkler aşağılanmaktadır.

Hasan Tahsin bu filmi izlemez.

"Önce izleyeyim sonra eleştireyim" demez.

Ya ne der?

Türk'e küfredenin canına okurum der!

Ve çıkarır silahını ateş eder beyaz perdeye!

Film orada biter!

...

Hasan Tahsin'in insani ve sıradan yanıdır bu.

Hiçbir insan kendisine, anasına, babasına, atasına, milletine, bayrağına küfrettirmez.

En basit insan gerçeğidir.

İlkokulda bir çocuğun anasına küfretmeye kalkarsanız, sizinle anasının durumunu tartışmaz, bunun cevabı suratınıza yiyeceğiniz yumruktur.

Neden?

Çünkü çocuğun en insani ve sıradan yanıdır bu!

İşte Can'ın insani denilen belgeselinin bam teli de burası.

Diyor ki Can ben sizin atanıza küfredeceğim ve siz de izleyeceksiniz!

Medeni bir şekilde izleyeceksiniz!

Çıtınız çıkmayacak.

Sinemaya girecek ve orada size gösterilen yerde oturacak ve izleyeceksiniz.

Çıtınız çıkmasın, sinemadasınız!

Çıkınca fikrinizi söyleyin.

Peki çıkınca eleştirirseniz?

O zaman Can'ın medyası başlar bağırmaya: Linç ediyorsunuz Can'ı.

Peki Can'ın canı can da ******'ünki patlıcan mı?

Can'ın medyası onu savunacak da ******'ün medyası atasını savunmayacak mı?

Henüz büyümemiş bir çocuk çıkıp da oyunu bozmayacak mı?

....

Psikoloji bilimi ne diyor peki bu konuda?

Başka bir psikiyatristimiz insani boyuta açıklık getiriyor.

Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat diyor ki, ulusal refleks aslında şartlı reflekstir.

Yani öğrenilmiş reflekslerdir.

Mesela ******'ü sevmek, bayrağı sevmek, İstiklal Marşı'nda duygulanmak, şartlı reflekslerdir ve bunlar tartışma konusu değildir.

Çocukluktan öğrenilir ve ölene kadar da korunur.

Ama bazı haller vardır ki o şartlı refleksleri kaybedersiniz.

İşte Can'ın belgeseli tam da bu iş için yapılmış.

Pavlov, deneyini köpeklerle yapıyordu.

Can bizimle.

Diyor ki sinema zili çalınca içeri girecek ve izleyeceksiniz.

Ağır gelebilir size ama kendinizi tutun.

Peki sonra?

Ondan sonra alışacaksınız.

Şartlı refleksinizi, yani atanıza sahip çıkma refleksinizi yavaş yavaş yitireceksiniz.

Önce Can bir belgesel yapacak; tartışacaksınız.

Sonra bir başkasını izleyeceksiniz.

Sonra açıktan ******'e küfrettiklerinde, büstlerini yıktıklarında, bayrağınızı yaktıklarında yine izleyeceksiniz.

Çünkü yavaş yavaş şartlı refleksinizi kaybediyorsunuz.

...

Ama kimi aklıevvel uyanıklar, hem de kendilerine ******çü diyenler, başka telden çalıyor.

Bunlar diyor ki; dediğiniz doğru ama biz Pavlov'un köpekleri değiliz.

Yani bilincimiz refleksimizden önce gelir.

Vay be diyorsunuz, ne bilinçli insanlar...

Peki bu bilinçli insanlarımız ne diyor?

Halk izlemesin ama ben izleyeceğim!

Neden?

Eleştirmek için!

Peki belgeselin ne olduğunu bilmiyor musun?

Can Dündar'ın ne olduğunu bilmiyor musun?

Biliyorum ama olsun, ben izleyeceğim.

İyi diyorsunuz izle.

Sonra çıkıyor filmden ve diyor ki, ben izledim kimse bu filme gitmesin?

Neden peki?

Zararlı olabilir!

Aslında ******çümüz kendisini üstün bir insan olarak görmektedir.

Sıradan insanlar etkilenebilir zararlı filmden ama kendisi etkilenmez!

Bu değişik bir türdür.

Pavlov'un köpekleri vardı, Can'ın koyunları.

Can zili çalıyor ve sözde ******çü, entel tayfa filme giriveriyor!

Can deney yapıyor!

Koyunumuzun temel derdi aslında sürüden ayrılmak!

Ama Ata'nın sürüsünden ayrılırken Fethullah'ın sürüsüne katıldığının farkında değil.

Kendince üstün bir uğraş içinde.

Bilimlerin şüpheyle geliştiğini düşünüyor.

Bu şüphenin kendisini bilimsel bir doğruya götüreceğine inanıyor.

Deneyi yapanın kendisi olduğunu sanıyor ama aslında deneyin kendisi üzerinde yapıldığından habersiz bir koyun.

Bilimsel bir şüphe değil, düpedüz merak onunki.

Ama insanın başına ne gelirse ya meraktan gelirmiş ya meraktan derler.

Bizim koyunumuzunki o hesap.

Karşısındaki Can duygusal çocuk değil, aslında bir kasap!

Koyun can derdinde ama Can et derdinde!

Her bir koyundan 10 YTL geldi miydi deney tamamdır.

******çülere her şeyi izletebilirsiniz..

Üstüne bir de paralarını alırsınız.

Bizimki filme girer çıkar, ama hâlâ farkında değildir yapılan deneyin.

Can canlığını yaptığı sürece koyun bulacaktır karşısında.

Mesela ****** hakkında bir porno film çekse yine gider bizim koyunlar meraktan!

Deseniz insaf ne olduğu belli işte, bu film porno.

Derler ki olsun ben gidip pozisyonları eleştireceğim.

Bizimkilerin Mustafa merakı o hesap...

Ama hayatta tek bir pozisyon var şu an.

Ya Can'ın müşterisi olursunuz ya da Can'ın müşterisi olmazsınız.




[/b]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Didi
Zirvedeki Mod
Zirvedeki Mod
Didi


Kadın
Mesaj Sayısı : 1139
Yaş : 56
Nerden : sizin köyden
Ruhsal Durumunuz : MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Kustah10
Reputation : 1
Kayıt tarihi : 28/08/08

MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Empty
MesajKonu: Geri: MUSTAFA 2008 FİLM İZLE   MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyPtsi Ara. 15, 2008 10:31 pm

Teşekkür ederim çağlar, suların durulmasını bekleyemeden daha fazla ve dayanamayarak izledim.Bilmediğim birçok şeyi öğrendim.Ve bir kez daha hayran kaldım ******'ün Mustafa yanına ,Mustafa haline.Can Dündar hakkındaki duygu ve fikirlerimin değişmemesine daha da çok sevindim çünkü ne ile karşılaşacağımı bilmiyor ,açıkcası kaygılanıyordum.Şu anda beni üzen tek şey,bu belgeseli bilet almadan izlemiş olmak ,yani Can ('IN) DÜNDAR'ın müşterisi olmamış olmak.Sevindiren bir başka şey ise Amerika'nın değil vatanım için çalışıyor olmak.

Ben de ilgimi çeken bir köşe yazısını sizlerle paylaşmak istedim.


MUSTAFA’YI İYİ BİLENLER
Mine G. Kırıkkanat, Vatan (7 Kasım 2008)
Can Dündar’ın belgesel film çalışması Mustafa’yı 27 Ekim’de Dolmabahçe’de düzenlenen gala gecesi izledim. Mustafa’sıyla, Kemal’iyle çerçevelenmesi çok güç bir dâhi, tarihin akışını, dünyanın niyetini ve Türklerin kısmetini değiştirmiş ******’ün insan olduğunca insanüstülüğünü tek bir filme sığdırmak mümkün mü? Elbette hayır. Can Dündar’ın belgesele çizdiği çerçeve ve odaklandığı açıdan başarılı bir çalışma yaptığını düşünüyorum.

Ben mi cahilim, yoksa başkaları çok bilmiş numarası mı yapıyor bilmiyorum, ama şahsen Mustafa filminden ****** hakkında bilmediğim pek çok ayrıntı öğrendim. Örneğin Fransızca, ‘yazım’la malul bir dildir. Çoğu Fransız, doğru konuşur, yanlış yazar. Oysa ******’ün Corinne’e yazdığı mektuplarda, ekranda görebildiğim kadarıyla Fransızca yazım kusursuzluğuna hayran kaldım. Örneğin cahil şahsımın 1985 yılında, İspanya’da ‘astrofizik’ konulu bir konferansta keşfedip benimsediği ‘Tanrı’ tanımına ve insanı Tanrı’nın bir parçası olarak kaderini değiştirmeye yetkin kılan bilince ******’ün seksen küsur yıl önce varıp, olağanüstü sağlamlıkta bir mantık ifadesiyle yazıya döktüğüne, sevinçle şaşırdım!

Mustafa filminden çıktığımda, dul annesinin ikinci evliliğini içine sindiremeyen bir çocuğu, aptallık ve geriliğe tahammül edemeyen bir dehanın uğruna baş koyduğu ideale varmak için sabırsızlığını, hızına yetişemeyenlerin yanındaki kaçınılmaz yalnızlığını ve yalnızlığın kendisini ister istemez sürüklediği aşırılıkları daha çok seviyordum. Başka bir deyişle, ******’ü daha çok seviyorum artık.

Film hakkında tek eleştirim var, o da müziğinin Goran Bregoviç’e ısmarlanmış, ‘uçakta besleteyiverdi’ diye övünülmüş olması. Bir, böylesi iddialı bir filmin müziği şıpınişi bestelenecek kadar ciddiyetsiz olmamalıdır. İki: Goran Bregoviç, sekiz yıldan beri yeni beste yapamıyor, zaten Mustafa’da kullanılan temalardan biri fena halde Arizona Dream kokuyor, öteki de Sezen Aksu’nun ’Düğün ve Cenaze’albümünde, üzerine Gül isimli şarkının okunduğu, zaten o şarkıya da yine Bregoviç’in eski bir ’soundtrack’inden oturtulmuş bir ’remake’. Oysa Türkiye’de bu filme beste yapacak genç ve güçlü besteciler var. Fatih Akın’ın dünyaya ‘Crossing The Bridge’ filmiyle tanıttığı müzik potansiyeli ortadayken, Mustafa filmi için oportünist bir yaklaşımla, illa ki Boşnak ve ’dünyaca ünlü’diye Goran Bregoviç’in bayat besteciliğine başvurulmasını (herhalde tonla da para ödenmesini) pek anlayamadım. Ama Can Dündar, “Eğer Türk besteci seçersem niye biri değil de öteki derler, başımın etini yerler,” diye düşündüyse haklıdır. Çünkü cephe geniş: Cumhuriyetçiler ve cumhuriyet düşmanları, belki de ilk kez birleştiler, filmi yerden yere çalıyorlar. ******’ün çağdaşı olsa süpürgeyle kovalayacağı adamlar bile ******’e dair bir filmden nasıl para kazanılmamalıymışın dersini veriyor, para konusuna girmeyenler de ******’e dair film nasıl yapılmaz, nasıl yapılırı öğretiyorlar. Pes! Oysa ******’ten bir değil, bin belgesel çıkar. Can Dündar’ın Mustafa’sını beğenmeyenler Kemal, Kemal’i beğenmeyenler ****** filmi yapabilirler. 70 yıldır ilk girişeni taşlamak için mi beklediler?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SiMaRiK
SiteSahibi
SiteSahibi
SiMaRiK


Erkek
Mesaj Sayısı : 692
Yaş : 46
Nerden : Nereye
Ruhsal Durumunuz : MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Hosgor10
Reputation : 6
Kayıt tarihi : 28/08/08

MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Empty
MesajKonu: Geri: MUSTAFA 2008 FİLM İZLE   MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptySalı Ara. 16, 2008 3:46 pm

Gayet güzel bir çalışma öz ve net çok beğendim filmi..Kedi uzanamadığı ciğere mındar dermiş eleştirenler çıkacak tabi..Can dündarın ne amaçla bu filmi yaptığıyla ilgilenmiyorum..Mustafayı izledim ve beğendim..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://caglar.benimforum.org
BiLLuR
Admin
Admin
BiLLuR


Kadın
Mesaj Sayısı : 1500
Nerden : İdmandan
Ruhsal Durumunuz : MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Cesur10
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 31/08/08

MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Empty
MesajKonu: Geri: MUSTAFA 2008 FİLM İZLE   MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptySalı Ara. 16, 2008 5:03 pm

ßu konu hakkında ßenimLe hem fikir oLan ßiriLerini görmek gerçektende çoook güzeL..ßaşından ßeri ßende ßunu anLatmaya çaLışmıştım..Ve yorumLarınızLada çook güzeL özetLemişssiniz zaten..Smile)ßeLgeseLi çook ßeğendimm ßaşından ßeri söyLediğim gißi gayet güzeL..Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SEPYA
Moderatör
Moderatör
SEPYA


Kadın
Mesaj Sayısı : 777
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 14/10/08

MUSTAFA 2008 FİLM İZLE Empty
MesajKonu: Geri: MUSTAFA 2008 FİLM İZLE   MUSTAFA 2008 FİLM İZLE EmptyÇarş. Ara. 17, 2008 12:36 pm






09.12.2008

Turgut Özakman'dan 'Mustafa Filmi' Eleştirisi (1)



'Sahiden filmi beğendiniz mi?'



Bu yazıyı Mustafa filmi hakkındaki düşüncelerimi genişçe açıklamak, Can Dündar'ı bir kez daha uyarmak ve özellikle öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi bilgilendirmek için yazıyorum


Mustafa filminin 28 Ekim Salı günkü Ankara galasına, erteleme şansımın olmadığı bir toplantı nedeniyle katılamadım. Cumhuriyet haftası dolayısıyla 1 Kasım'a kadar her gün doluydum, filmi izleyemeden, kitap fuarına ve bazı etkinliklere katılmak için İstanbul'a gittim. Film hakkındaki tartışmalar başlamıştı. Tepki giderek yoğunlaşıyordu.


Programım öyle sıkışıktı ki İstanbul'da fırsat bulup filmi göremedim. Görüşümü soran değerli yayıncılardan, filmi izleyemediğimi söyleyerek af diliyordum.


Filmi izlemediğimi bilen sevgili Uğur Dündar, ****** ve Milli Mücadele hakkındaki yalan ve yanlış genel iddialar hakkında bir program yapmayı önerdi. Yakın tarihimizle ilgili sahte tarihler, hatta ansiklopediler var. Tarihini böylesine çarpıtan, gerçeğin yerine sahtesini geçirmeye çalışan bir başka millet var mıdır? Bu bize özgü, utanç verici bir durum. (Bu konuda 750 sayfalık bir çalışmam var: Vahidettin, M.Kemal ve Milli Mücadele). Son zamanlarda yeni kuşak iddiaların da üretildiğini görmekteydim. Öneriyi memnunlukla kabul ettim. Arena programında eski, yeni bazı uydurma iddiaları sordular, ben de yanıtladım. Program 10 Kasım Pazartesi gecesi yayımlandı.




400'DEN FAZLA MAİL


11 Kasım Salı günü Ankara'ya döndüm.


Bilgisayarıma büyük çoğunluğu Mustafa filmini kınayan 400'den fazla mail yağmıştı. Bazılarına göz attım. Şaşırdım. Çok düşündürücü iddialar ileri sürülüyordu. Birikmiş gazetelere baktım. Aynı gün Kanal D'den telefon ettiler, 32. Gün için çağırdılar. Konu Mustafa filmiydi, Can Dündar'la filmi konuşacaktık. Yeniden İstanbul'a gidemeyecek kadar yorgundum. Af diledim. Sayın M.Ali Birand anlayış gösterdi, "Öyleyse biz Ankara'ya geliriz" dedi.


"Daha filmi göremedim ki."

"Can Dündar yarın sabah filmin CD'sini alıp size, eve gelecek. Birlikte izlemenizi istiyor. Sonra programı çekeriz."

"Peki."

Ertesi sabah bir TV'de programım vardı. Öğlene doğru eve döndüm. Az sonra da sevgili Can Dündar geldi. Kucaklaştık. Filmin CD'sini getirmişti. Ekranın karşısına geçtik. TV'den bir de kameraman göndermişler. Birkaç dakika bizi filmi izlerken çekti.


Can Dündar'ın sayın annesi ile Basın Yayın Genel Müdürlüğü İç Basın Şubesi'nde birkaç yıl birlikte çalışmıştık. Çok nazik, çok seviyeli bir genç hanımefendiydi. Kadromuz bir aile gibiydi. Can Dündar'ı bu nedenle biraz da evladımız gibi severiz.


Film ******'ü işleyen, iddialı, tartışmalı bir filmdi. "Bak.." dedim, "...Beğenmezsem söylerim. Ona göre."

"Elbette hocam."

Filmi izlemeye başladık. Yaklaşık 20 dakika sonra, ilk kanımı söylemek için filmi durdurmasını rica ettim. Bu noktaya kadar filmde, yazılan ve maillerde yer alan ağır eleştirilere, büyük suçlamalara hak verdirecek hiçbir sahne yoktu. Çekimleri, yönetimi de beğenmiştim.


Filmin başında M.Kemal'in, üç yaşındayken ölen kardeşinin cesedinin çakallar tarafından parçalandığını yansıtan bir korku filmi sahnesi vardı. Bu sahne ve anlatım beni tedirgin etmişti ama bunun olumlu bir anlama dönüştürüleceği umuduyla sustum. Bu konuya yeniden döneceğim.

İzlediğimiz noktaya kadar suçlanacak, eleştirilecek bir sahne görmemiştim. Bu bölümle ilgili eleştiriler bana haksız geldi.



SON BÖLÜM HER İNSANI YARALAMIŞTIR


Ama M.Kemal'in Sofya'ya askeri ateşe olarak gönderildiğinin açıklanmasından sonra filmde yanlışlar, abartılar, eksikler, saptırmalar, haksızlıklar, yersizlikler, küçültücü anlatımlar, resimler belirmeye başladı. Sona doğru arttı. Son bölüm şaşırtıcıydı. Her duyarlı insanı yaralamıştır sanıyorum.

Filmdeki güzellikleri, teknik başarıları da, yanlışları, olumsuzlukları da ilk görüşte görebildiğim, anlayabildiğim kadar söyledim. Düzeltmesini istedim. Bazı olumsuzlukları ise program çekimine geç kalmamak için not etmekle yetindim. Program çekiminde değinirim diye düşündüm.

Can Dündar beni çok efendice dinledi, değindiğim hususları kabul etti, yanlışları düzelteceğine de söz verdi. Doğrusu da buydu. Türkiye'de Milli Mücadele, Cumhuriyet dönemi ve ****** hakkında insafsız, kuyruklu, çıngıraklı, rezilce yalanlar söylenip yazılırken ****** ve dönemi yanlış ve eksik anlatılamazdı. Yanlış anlatım yalancıların, sahte tarihçilerin, kara çalıcıların ekmeğine yağ-bal sürmek olurdu. Tarihimizin ve 20. yüzyılın en büyük insanlarından biri söz konusuydu. Hele eser, 'belgesel' diye nitelenen bir film ise, her kare ve her sözcük, tarihe ve gerçeğe dayanmalıydı.



'KEŞKE SİZE DANIŞSAYMIŞIM'


Can büyük bir içtenlikle, "Keşke size danışsaymışım" demek inceliğini gösterdi.

Saat 15.00'e doğru filmi izleme sona erdi. Can gitti. Pek az sonra da televizyondan yollanan araç geldi. Dinlenemeden çekim yapılacak yere gittim.

Ben sayın M.Ali Birand'ın yönetiminde Can'la benim katılacağım ikili bir program yapacağımızı sanıyordum. Bu genişçe konuşulacak, olumlu sonuçlar verecek bir program olurdu. Programa 6 kişinin katılacağını orada öğrendim. İlke olarak böyle kalabalık programlara katılmam. Hiç katılmadım. Gerçekler, laflamaların altında ezilip kalıyor. Geri dönmek şık olmayacaktı, programa katıldım. Çekim yapıldı.

Payıma düşen süre içinde filmin eksiklerini, yanlışlarını yumuşak bir üslup içinde, emeğe saygımı koruyarak özetledim.


Program ertesi günü, perşembe gecesi yayımlanacaktı.


'Can'ın reklam kokan yazısından rahatsız oldum'

Perşembe sabahı, daha gazetelere bakamadan, telefonum art arda çalmaya başladı. Can Dündar'ın Milliyet gazetesinde bir gün önce filmi birlikte izlediğimizi anlatan bir yazısının yayımlandığını bildiriyorlardı. Yazıdan filmi beğendiğim anlaşılıyor olmalı ki ısrarla şunu soruyorlardı: Sahi filmi o kadar beğenmiş miydim?


Yazı, filmi birlikte izlediğimizi gösteren iki de resimle süslenmişti. İlk paragrafı şöyleydi: "Geçen gün Turgut Özakman'ı televizyonda bizim Mustafa filminden sahneler üzerinde yorum yaparken görünce çok üzülmüştüm. Çünkü filmi izlemediğini biliyordum."



CAN'A GÜVENİM SOLUP GİTTİ



İddiasına göre ben filmi izlemeden "Mustafa filminden sahneler üzerinde yorum yapmışım". Oysa evde, söz açılınca, Arena programında sadece bana sorulan yeni, eski yalan ve yanlış iddialara yanıt verdiğimi kendisine anlatmıştım. Buna rağmen 32. Gün'ün çekimi sırasında da ayıp ederek bu yakışıksız iddiayı yinelemiş, beni bu gerçeği program içinde bir daha açıklamak zorunda bırakmıştı. Durumu iki kez açıklamış olmama rağmen yazısının başında, bu iddiayı yine ileri sürüyordu. Kendisine duyduğum güven solup gitti. Kimi efendi insanlar direksiyona geçince canavarlaşır, kimi kaleme sarılınca böyle saygısız olur!


Yazının girişi ve genel havası, filmi çok beğendiğim izlenimini vermekteydi. Can filmi eleştirdiğimi de belirtiyordu ama neleri, nasıl, ne kadar eleştirdiğimi sessiz geçmişti.


Bu reklam kokan yazıdan olağanüstü rahatsız olduğumu belirtmeliyim. Bu benim hiç hoş görmeyeceğim bir cinlik. Asla çiğnenmeyecek nezaket, saygı ve güven kuralları vardır.


Gece yarısından sonra yayımlanacak olan programı izleyebilenler doğruyu öğreneceklerdi ama izleyemeyenler, ne düşüneceklerdi? Hâlâ telefonla, maille sorup duruyorlar: "Siz, Can Dündar'ın yazdığı gibi sahiden filmi beğendiniz mi?"



ÜRKÜTEN YANLIŞLAR, EKSİKLİKLER


16 Kasım Pazar akşamı (19.00 seansı), filmi telaş etmeden, bir daha ve büyük perdede seyretmek için eşimle birlikte sinemaya gittim, çok dikkatle, not alarak izledim.


İlk izleyişte, belki yoğun İstanbul günlerinin yorgunluğundan, belki Can'la dostça konuşa konuşa izlediğimizden, bazı hususları atlamışım. Bu izleyişte, dikkatimden kaçmış büyük boşluklar ve yeni olumsuzluklar fark ettim. Bilgilerimi, izlenimlerimi birleştirdim.


Film genel yaklaşımı, yanlışları ve eksikleri ile beni düşündürdü. Artarak, şaşırtarak, üzerek, ürküterek düşündürmeyi sürdürüyor. Bu yazıyı yazmak için Can'ın röportajlarını ve açıklamalarını buldum. Genç Bakış ve 32. Gün'ün kayıtlarını birkaç kez izledim.


Bu yazıyı film hakkındaki düşüncelerimi genişçe açıklamak, Can'ı bir kez daha uyarmak ve özellikle sevgili öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi bilgilendirmek için yazıyorum.


Yazımı gerektikçe soru-yanıt biçiminde sürdüreceğim.




alıntıdır..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
MUSTAFA 2008 FİLM İZLE
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TÜRK KAHVESİ :: KLİP/OYUN/VİDEO/FİLM :: Filmler :: YERLİ FİLMLER-
Buraya geçin: