Bir profesör, yüksek lisans öğrencilerine Pazarlama kavramlarını
anlatıyordu:
1. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek
Çok zenginim. Evlen benimle!'
dediniz. Bu, doğrudan pazarlamadır.
2. Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız
gördünüz.
Arkadaşlarınızdan biri kızın
yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza 'O çok zengin. Evlen onunla!' dedi.
Bu, reklamdır.
3. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip
telefon
numarasını aldınız. Ertesi gün
arayıp 'Çok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. Bu, telepazarlamadır.
4. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı
düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içkisini
tazelediniz, arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip
aldınız,
küçük bir gezinti teklif ettiniz ve
sonra 'Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?' dediniz. Bu,
halkla ilişkilerdir.
5. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve
Duyduğuma göre çok
zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz?' dedi. Bu, marka bilinirliğidir.
6. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp
Ben çok zenginim. Evlen benimle!'
dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı. Bu, müşteri
geribildirimidir.
7. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp
Ben çok zenginim. Evlen benimle!'
dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı. Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır.
8. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına
yaklaştınız,
ama siz birşeyler
söyleyemeden önce biri gelip ona 'Ben çok zenginim. Benimle evlenir
misin?'
dedi ve kız onunla gitti.
Bu, sizin pazar payınıza göz koyan rekabettir.
9. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp
Ben çok zenginim, evlen benimle!'
diyecekken karınız geldi. Bu, yeni pazarlara girememektir.