******, hayatında bir tek defa "depresyon" geçirmemiştir. Hayatına ait okuduklarımda ve kendisini tanıyanlara sorduklarımda, kesinlikle bunun olmadığını söylediler. Yani ****** hiçbir zaman, umutsuzluğa, karamsarlığa, küçüklük duygularına, yetersizlik duygularına düşmemiştir. İşte, onu, bunu ondan koruyan, onu depresyonlardan koruyan da bu "narsisizm"i, yani kendisine olan engin sevgisi ve saygısı olmuştur. Hiçbir zaman "yılgın" olmamıştır. ******, en ağır koşullarda bile, hep "yürüyelim arkadaşlar", "biz işimize bakalım arkadaşlar" diyebilmiştir. ******'te "ambivalans" da yoktu. Yani, birşeyi hem sevsin, hem nefret etsin, çözülmez kördüğümler içinde bunalsın. ******'ün öyle bir zihni kapasitesi vardı ki, çelişkiye tahammül edemezdi ("ben daima bir TARAF'ım, bitaraf olan bertaraf olur"). Derhal iki fikri tokuşturur, çürük yumurta gibi kırılanı bir tarafa atar ve o anda "gerekli" olan yargı ne ise, ona varır, onu kullanır, karşısına başka kavram çıktığında tekrar tokuşturur, bu kırıldıysa bunu atardı. Yani, çelişmelerin ve çatışmaların çözümünde mantığın en etkili araç olduğunu, adeta bütün yaşamı boyunca kanıtlamış, kendi kendini inandırmış bir kişiydi ve bu yöntem onu hiçbir zaman yolda bırakmamıştır. Çünkü bu "bilimsel yöntem" dir. Zaten bilimde de aynı şey yapılır.
alıntıdır.....