Fiziki sakatlıklar hemen dikkatimizi çeker. Mesela topallayan bir bacağı asla
gözden kaçırmayız, ancak topallayan yürekleri de asla fark etmeyiz!
Herkese bir soru sormak istiyorum: Bir kör, sağır, ya da tekerlekli
sandalyeye mahkûm bir engelli gördüğümüzde içimizden geçen ilk duygu nedir?..
Acırız... İçin için "vah vah" çeker, "zavallı" gibisinden mırıldanırız.
Halbuki bizden beklenen "acıma" değil, "anlama." Fakat heyhat: Kendini anlamayan
başkasını nasıl anlasın.
Biz ne kendimizi anlıyoruz, ne de birbirimizi. Bu yüzden hayat gitgide
anlamsızlaşıyor. Çünkü sadece zorluklarını, olumsuzluklarını, kirli yanlarını
yaşıyoruz. Oysa hayatta bir sürü güzellik de var: Mesela güller açıyor, çocuklar
gülümsüyor, yıldızlar göz kırpıyor, yağmur yağıyor, güneş doğuyor.
Hayatın kışı ayrı, yazı ayrı güzel; denizin durgunu farklı, dalgalısı farklı
güzel. Ancak bu güzellikleri fark edebilmek için görebilmek lazım.
Şayet görmüyorsak, bir anlamda görme engelli sayılmaz mıyız?
Kuşların rengi ve ahengi, uçuşu da, ötüşü de ayrıdır... Yazın ayrı, kışın
ayrı öter kuşlar. Ama her sabah kuş orkestrasının ahenkli ritmiyle uyanmak
sadece duymayı bilenlere mahsus bir imtiyazdır... Yazık ki çoğumuz kuşları
duymuyoruz...
Kuşları duymadığımız gibi, eşimizi ve çocuklarımızı da (dinlemiyoruz ki)
duymuyoruz...
Bir anlamda işitme engelli sayılmaz mıyız?
Sevmekten korkuyoruz. Sevsek bile bunu saklıyoruz...
Annemiz, babamız, eşimiz ve çocuklarımız onları ne kadar sevdiğimizi
bilmiyorlar, çünkü sevgimizi söylemeyi zaaf sayıyoruz.
Bir anlamda sevgi engelli sayılmaz mıyız?
Sevdiklerimizin gönlünü alacak güzel sözler söylemiyoruz...
Bir anlamda konuşma engelli sayılmaz mıyız?
Elimizdeki güzelliklerle zenginlikleri fark etmediğimiz için, mutluluğu
uzaklarda arıyoruz...
Bir anlamda zeka engelli sayılmaz mıyız?
Sevgilerimizle birlikte kızgınlıklarımızı, küskünlüklerimizi de saklıyor,
duygularımızı salt kendi içimizde yaşıyoruz. Bunu izah için de "kol kırılır yen
içinde kalır" diyoruz. (Kol kırılıp yen içinde kaldıkça, kemik yanlış kaynıyor,
böylece bir uzvumuz daha çarpılıyor)
Bir anlamda cesaret engelli sayılmaz mıyız?
Farklı inanan, farklı düşünen, farklı giyinen, farklı yaşayan insanları
kabullenemiyor, sosyal hayattan dışlamaya kalkışıyoruz...
Bir anlamda saygı engelli sayılmaz mıyız?
Ve hep yakınıyor, sadece şikâyet ediyoruz:
Yani şükür engelliyiz!
Bu anlamda engelli sayımız yedi buçuk milyon değil, belki de yetmiş buçuk
milyon!..
Yaşamı idrak etmeden yaşayıp gidiyoruz işte!"
kuzey kıyılarına bıraktım......