İlk bölüm yayınlandıktan sonra kimler aramadı ki, tebrikleri filan geçiyorum da, serzeniş dolu rüyalara ne demeli. Bizi nasıl unutursun ve-veya nasıl az yer verirsin diyenler, aşk olsun bu yazıda ben olmayacaksam kim olacak ayollar, bir dolu fırçanın olduğu -kâbus mu demeli bilmem- rüyalar gördüm.
Bir kaçına hak verdim ki bu yazıda bir şekilde bahsetmek istiyorum onlardan.
Ben oğlumun yaşlarındayken bir radyo programı vardı öğle saatlerinde yayımlanan-tahmin ettiğiniz gibi TRT- adı Çocuk Saati idi. Bir radyo piyesi var aklımda kalan ve bolca şarkılar, elbette ki neşeli sesler gülümsediği belli olan sunucular. Haftanın şarkısı bölümü olurdu, bir de soru sorarlardı mektup yazıp yollardık cevabını doğru bilen üç kişiye her hafta kitap hediye ederlerdi. O günlerde bir televizyon takıntısı vardı bende-annemin de gazıyla babamı sıkıştırıyordum- o haftaki Çocuk Saati programın sorusu televizyonun mucidi kimdir olunca, ezbere bildiğimden yazıp yolladım mektubumu. Haftalar sonra bir paket geldi, benim adıma oluşu o kadar hoşuma gitmişti ki hani içi boş çıksa da olurdu. Heyecanla paketi açışım gözümün önünde, sonraları hayatımı şekillendirdiğini fark edip daha farklı beğeniler duyacağım hatta son yıllarda her sene bir kez tekrar okumaktan zevk aldığım kitap ‘Küçük Prens’ti ödülüm. İçinde aynen şöyle yazıyor el yazısıyla –Çocuk Saati Ailesi başarılarınızın ömür boyu sürmesini diler. 23.05.1980- bir de imza var ama kimin olduğunu bilemiyorum. En son tatilimizde-eski Foça- oğlum okuyordu, yastığının altında unutup eve döndüğümüzde ailece stres yaşadık-tahminen benim üzülüp sinirlenme ihtimalinden tırstılar- neyse ki otelin iyi kalpli sahibesi bize kargo ile yolladı. Bu kitap bir o zaman küsmüştü bana bir de yazılarımda ondan bahsetmediğimde. Böylece bunu da bertaraf etmenin huzuru ile yazıma başlayabilirim.
Şimdi Almanya’da olduğunu bildiğim Mişel abi İskenderun’da örnek aldığım gençlik idollerimizden biriydi-Can abiyi de unutmayalım- Kitap okur, satranç oynar, Bizim Radyo dinlerdi-büyük bir gizlilikle heyecandan ölür gibi dinlemelerimiz geldi aklıma-
Bir gün bir kaset verdi bana ‘’Benimle Oynar mısın?’’, o gün hayatıma girmiş oldu o usta müzisyen. Üniversite yıllarımda çok şanslıyımdır ki ev arkadaşlarım da çok sevdiler Ortaçgil’i. Az bütçemizle bile ne yapıp eder caddedeki Misty Bar’da onu dinlemeye giderdik.(Erkan Oğur, Gürol Ağırbaş enfes bir ziyafet çekerlerdi bize ve kesinlikle çıt çıkmasını istemezdi müzisyenler, konser ortamı yaratılırdı) Albümleri çıkar çıkmaz alınan kişilerdendi o, halen öyledir.
NTV de bir röportajında bize göre yazlık olan evinden bahsederken; şu panjurları ‘pencere önü çiçeği’ ile yaptırdım, balkon ‘oyuna devam’ sayesindedir dediğinde sistemin bu değerlere bakış açısına mı kızmalı, böyle bir yeteneğin ne kadar bizden olduğuna mı sevinmeli bilemiyordum.(bkz N1)
Aynı Ortaçgil gibi şarkı sözlerine çok önem veren, bu konuda titiz davranan gruplar vardı çokça sevdiğim. Çağdaş Türkü-sevgili Tolga Çandar sayesinde içimizdeki körpe tükenmemiştir çünkü o davudi sesiyle zihnimizde ışıldar hep ‘HEY DELİKANLI KÖRELME’ dedikçe-.
Yeni Türkü mükemmeldi, -eski kadro bozulmadan öncesi için diyorum- Derya Köroğlu elbette ekoldü ama Cengizsiz, Selimsiz yavan oldu bana göre o grup. Açelya sevmem için sebeptir, rebetiko ile tanıştırandır beni-sevgili Muammer Ketencoğlu ile buluşmama sebeptir-(bkz N2) ENGELsiz yaşam ne demek öğretmiştir bana bu gönlüyle görebilen yetenek, ne Metin Şentürk gibi kontrolsüz bir benliği öne çıkarma kaygısı var onda ne de çabalarını engelleyecek bir engeli. Bu yüzdendir ve Balkan müziğine adanmış yaşantısına duyduğum saygıdandır ki hatırlamadan geçemedim.
Ancak öyle bir grup var ki yaşantımda, halen ilk gün gibi değeri yitmeyen, yeni katılanlarla bana Yeni Türkü deki hüsranı yaşatmayan bir gruptur o:
Ezginin Günlüğü=bana insanlığımı hatırlatan gerçek dost
Çeyrek(25.yıl özel) albümünde Sunay Akın bir şiir okudu bu grubu sevenlere tavsiyemdir hemen edinin o albümü ilk iş o şiiri dinleyin. Kurucusunun adaş olması devede kulaktır onlara olan hayranlığımı izah için. İlk dönemlerdeki çalışmalarda yer alan Emin İgüs’ü anmazsam ayıp olur. Grupta yer alan tüm bayan vokaller kaliteli, karakterli birer ses oldular. Ancak Sumru’nun sesi bambaşkadır ve kulağımın bir köşesinde durur halen. Hüsnü gruba katıldığında alışmadığım bir şey vardı sonraları müptelası olduk gerçi o ayrı, hem söz yazarlığı hem de farklı yorumculuğu ile yeni bir rota çizdi belki de. (bkz N3)
EZGİNİN YOLCULUĞU
Kimi düşünmek güzel şey diye sorar sardunya
Sabah türküsü ile başlanır yolculuğa
Bir yol ise müzik eğer
Bahçedeki sandal götürür bizi ala gözlüye
Ölü bir denizde istavritizdir
Oyunlar oynar ebruli gözlerimizdeki çocuk
Hürriyetimize düşkünüz bu aşk yüzünden
Bir rüyada şöyle deriz ‘her şey yolunda’
İlk aşkımızı görürüz ama yüz vermez bize
Ne oldu ki şimdi ‘dargın mıyız?’
Evet ya neden albüm yok epeydir
Dargın mıyız?
Bir tv programında sunucu Nadir Göktürk’e samimiyetsiz bir biçimde sıradaki şarkıya gönderme yapmak için ‘Aşk’ biter mi diye sorduğunda; üstat ta Can Yücel haylazlığı ile sıkı bir cevap vermişti. İKİ OKEYE BİTER
Bu ve bu gibi müzik adamları, grupları, emekçileri sayesinde şekillenmiş bir ben varsa, bilmenizi isterim müteşekkirdir bu biçare HEPSİNE.
Mart 2009
Nadir Keleş
N1
http://www.anatolianrock.com/B%C3%BClent_Orta%C3%A7gil/N2
http://www.muammerketencoglu.comN3
www.ezginingunlugu.com.tr