Zebercet
Nerden geldiyse aklıma sabah sabah, filmin oynadığı vakitlerde-Anayurt Oteli-başkarakter Zebercet’i her nedense mitolojideki Sisyphos* vakasına benzetmiştim. Sisyphos’un taş sorunsalı ile Zebercet’in yaşadıkları örtüşmüştü bana göre. Tarihsel ikilemlerle uğraşan Zebercet gidip gelmelere mahkûm gibiydi. Yine de Sisyphos kadar bile şanslı değildi, sanki yaşamaya nedeni kalmamış gibi dolanıyordu, oysa Sisyphos hiç durmadan tekrar taşı yuvarlamaya devam edebilecek gücü kendinde bulabiliyordu.
Sanatsal intihar olur mu bilemem, romanlarda yüceltilmiş sevilen karakterlerin beğenilmiş ölümleri çelişik gelmiştir bana. Yitip gitmeler ne çabuk unutuluyor, özellikle intihar edenler daha önce yokmuşlar hissi aşılayıp mı gidiyorlar nedir garip bir durum var bu aşamada. Borsada kaybedilen para daha çok etki yaratıyor yitip gidenlerden gibi geliyor, zihnimizdeki kayıtları mı siliyoruz, gizli bir suçluluk duygusu doğumunu mu engelleme çabası bu bilemiyorum.
Kekilli’nin bu akşam ölürüm klipindeki üst kattan gitar atılarak verilen intihar figürü yüzünden ölen gençleri hatırlayalım. İsmi lazım değil bir kadın yazarımızın ölüme teşvikli yazıları intihar tapınmaları ve kendini öldürüşü üzerine kafa patlatılması gidenler için değil, kendi çocukları gitmesin için değil midir?
Kendi düşen ağlamaz ülkesinde mi durum böyle sadece, bana dokunmayan yılan bin yaşasın ülkesinde nasıldır?
Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ‘’bu özgürlük çok fazlaydı’’ demişti biri yaşamak için. Oğuz Atay’ı anımsayalım… Fazla mı geldi? Tamam, anımsamayı durdurduk.
‘Zeynep’in sekiz günü’ iyi bir senaryo olmasının yanında gereksiz anlatımlarla acemiyim ben demiş bir güzel film bu hatalarla zayıf statüsüne girmiş. İntihar edecek şimdi ve kurtulacak dedirtiyor ortalama her izleyiciye, bir nevi ötenazi hakkı teslim ediliyor kahramana.
Roman mı uyarlama film mi diye bir açılım yapmayacağım şimdi. Anayurt Oteli** filmi benim dünyamda Türk sineması için mihenk taşıdır, karakterleri de vurucudur-ki oyuncuları anlatmama gerek yok- anlatım tarzı da, kurgu da etkileyicidir. Nerden geldiyse aklıma anlatayım dedim neyse unutmadım seni Zebercet.
Son not:
"I believe that No man ever Threw away life While it was Worth keeping."
David Hume. On Suicide.
-katkı felsefeci Uğur Ekren’den geldi teşekkürler.
20.02.09
Nadir
*Aiolos’un oğlu, Korint kralı Sisyphos tanrı-ırmak Asopos’a, kızı Aigina’nın Zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek Zeus’u ele vermesine karşılık kalesi içinde bir pınarın akıtılmasını sağlar. Bu hainlik Zeus’un öfkesine neden olur. Zeus ona ölüm meleği Thanatos’u gönderir. Sisyphos, Thanatos’u zincire vurur; onu özgürlüğüne kavuşturmak için Zeus müdahale etmek zorunda kalır. Ölüler Ülkesine götürülen Sisyphos kaderine katlanmak istemez. Kendisine cenaze töreni yapmamasını karısından ölmeden önce istemiştir. Törensizlği hoş karşılamayan Hades, dinsiz karısını cezalandırması için Sisyphos’un yeryüzüne dönme önerisini kabul eder... Sisyphos daha yıllarca yeryüzünde yaşayacaktır. Nihayet, gerçek ölümünde cezalandırılır. Ölüler Ülkesi tanrıları onu sonsuza dek taş yuvarlamaya mahkûm ederler; hedefe her yaklaşmada taş yine aşağıya düşer.
**
http://tr.wikipedia.org/wiki/Anayurt_Oteli_(film) merak edenler için tüm ayrıntılar.